1 Kasım 2018 Perşembe

NEFESİN DOĞAL İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ


İç ya da dış uyaranlar sonucu oluşan korku, kaygı, öfke veya utanma gibi olumsuz duygular organizmada stres tepkisi yaratır.
Stresin uzun sürelerle ve yüksek düzeyde yaşanması, nefes düzenini ciddi şekilde bozar.  
Bunun nedeni stres durumunda vücutta aşırı miktarlarda salgılanan Epinefrin, Norepinefrin ve Kortizol hormonlarıdır.
Epinefrin hormonu, psikolojik veya fiziksel bütünlüğün tehlike altında olduğu yönünde oluşan algılama sonucu salgılanır.  
Bu hormon otonom sinir sistemi aracılığıyla organizmayı stres yaratan etkenle mücadele etmeye ya da kaçmaya hazırlar.

Otonom sinir sistemi, Sempatik ve Parasempatik olarak adlandırılan iki sistemden oluşur.
Sempatik sistem tehlike halinde bireyi saldırıya hazırlarken parasempatik sistem uyarı ve engelleme görevini üstlenir.
Öfke kontrolü yüksek bireylerde her iki sistem dengeli etki göstererek saldırgan davranışları engeller.
Ancak, öfke kontrolünün zayıf olması sonucu gelişen güçlü bir saldırganlık hissi yalnızca sempatik sistemi etkinleştirir.
Sempatik sistemin harekete geçmesiyle kandaki adrenalin düzeyi yükselir ve kalp daha hızlı kan pompalamaya başlar.
Kan akışı, mücadele edebilmeyi ya da kaçabilmeyi sağlamak için kol ve bacak kaslarına yönelir.
Bunun sonucunda kanın diğer organlarda azalması başta akciğerler ve beyin olmak üzere tüm organları olumsuz etkiler.
Özellikle Serabral Korteks (Beyin zarı) kandaki oksijen azlığı gibi olumsuz etkilere karşı oldukça duyarlıdır.
Bu nedenle, nefes alıp vermenin sıklaşarak düzensizleşmesi bilişsel fonksiyonlarda zayıflamaya yol açar.

İç organların çalışma düzeni, zihinden bağımsız bir yapıya sahip olan otonom sinir sistemi işleviyle gerçekleşir.
Ancak solunum, bir otonom sinir sistemi işlevi olmasına karşın zihin gücüyle ve sınırlı sürelerde kontrol edilebilir.
Bilinçli olarak gerçekleştirilen sistemli nefes çalışması sırasında akciğerlere daha çok oksijen ulaşır.
Bu da beyin hücrelerinde biriken karbondioksitin hızla temizlenerek zihinsel gerilimin ortadan kalkmasını sağlar.

Sanayileşme öncesi kültürler ‘’Nefesi’’ beden, zihin ve ruh arasında yaşamsal bir bağ olarak görmüştür.
Antik Hint Literatüründe Prana; hem nefes hem de yaşamın kutsal özü anlamında kullanılır.
Geleneksel Çin Tıbbında Chi (Çi); hem nefes hem de kozmik öz ve yaşam enerjisidir.
Japonca’da Ki; spritüel uygulamalarda önemli bir rol oynayan nefes anlamındadır.
Antik Yunan’da Pneuma; hava, nefes, ruh ya da yaşamın özü anlamını taşır.
Latince’de Spritus; hem nefes hem de ruh anlamında kullanılır.

Bilinçli olarak gerçekleştirilen nefes çalışmaları konusunda yapılan bilimsel araştırmalar da bu tür kadim bilgileri doğrular yöndedir.
Wilhelm REİCH, zihinsel çatışmaların başlıca nedeninin psikolojik rezistans ve defanslar olduğunu tespit eder.
Zihinsel karmaşaya, dolayısıyla yoğun strese yol açan bu durumun düzensiz solunum alışkanlığıyla yakın ilişkisi olduğunu belirtir.
Bu da metabolizmanın çalışma düzenini bozarak psikosomatik hastalıkların gelişmesine uygun bir zemin oluşturur.

Öncelikle stresin bedende oluşturduğu kas spazmlarının nefes düzenini bozduğu konusundaki farkındalık önem kazanır. 
Geliştirilen farkındalıkla, solunumda bilinçli bir artış sağlanması psikolojik rezistansları tamamen ortadan kaldırır.
Gerilime yol açan dirençlerin ortadan kalması zihinsel ve fiziksel rahatlamaya neden olur.  
Bu da metabolizmanın düzenli çalışmasını sağlayarak doğal bağışıklık sistemini güçlendirir.

Stres durumunda gerçekleştirilen ‘’Doğru ve Etkili’’ nefes çalışması bedenin doğal iyileştirici güçlerini harekete geçirmeye yeterli olacaktır.





Hiç yorum yok:

ÖZSAYGI

     Saygı, aile bireylerinde ve tüm sosyal ilişkilerde önemi yadsınamaz bir tutumdur. Bu nedenle anne ve babalar eğitim sürecindeki çocukla...