Özgürlük, tarih boyunca özlem duyulan ve uğrunda mücadele edilen bir duygudur. Öte yandan bu duyguya çağdan çağa, toplumdan topluma ve kişiden kişiye değişebilen oldukça farklı anlamlar yüklenmiştir. Anlayış farklılıkları kavram karmaşası yaratarak hatalı algılamalara yol açar. Bu da zihinsel çatışmalara neden olur.
Basit ve anlaşılır tanımıyla özgürlük;
herhangi bir kısıtlamaya, engellemeye veya zorlamaya bağlı olmadan düşünebilme
ve davranabilme halidir. Bu tanım, insanın amaçlarına ve isteklerine iç veya
dış engellerden, baskılardan bağımsız olabildiği ölçüde ulaşabileceğine işaret
eder. Ancak bunun çoğu zaman yaşamın gerçekleriyle örtüşmediği de bir gerçektir.
Bunun nedeni, tarih boyunca tüm uygarlıklarda otorite figürlerinin toplumsal
düzen sağlama kaygısıyla kurallar, yasaklar ve yasalar oluşturmasıdır. Toplumsal
düzeni sağlama çabaları öncelikle
bireyin özgürlüklerini sınırlandırma amacı güder. Söz konusu sınırlamalar önce
aile ortamında çocuğa uygulanan eğitimle daha sonra öğretim sistemleriyle ve
nihayet toplumsal kurallar, yasaklar ve yasalarla gerçekleştirilir.
Bazı ebeveynler çocuk eğitiminde katı disiplin
ve cezalandırma yöntemini tercih ederler. Bunun aksine bazı aileler ise çocuklarına
aşırı serbestlik tanıyarak onları şımartma yolunu seçerler. Her iki eğitim
şekli de çocukta ‘’belirsizlik’’ ve ‘’güvensizlik’’ duygusu yaratarak Nevrotik
tepkiler gelişmesine yol açar. Nevroz, organizmada iç çatışmalar yaratarak
zihinsel potansiyellerin verimli kullanılmasını engelleyen bir niteliği
sahiptir. Bu durum çocukta kendisini denetleme konusunda yetersizlik hissi yaratarak
özerklik duygusunu zayıflatır. Öz denetimi ve özerklik duygusu zayıf Nevrotik bir
çocuğun yetişkin dönemde amaçlarına ulaşma çabalarının başarısızlıkla
sonuçlanması kaçınılmaz bir hal alır. Bunun sonucunda birey, başarısızlıktan
kaynaklanan aşağılık duygusunu dengelemek amacıyla ‘’Nevrotik Özgürlük’’ yanılsaması geliştirir. Nevrotik özgürlük anlayışı, bireyin başkalarına
sevgiyle bağlanmasını engeller ve sorumluluk almaktan kaçınma çabasına hizmet
eder.
Öğrenim sürecinde ise çocuğa
okuma, yazma yanında kendisine tembih edilenleri yapması gerektiği öğretilir. İlerleyen
süreçte bu tembihlerin uygulanmasını
garanti altına alan toplumsal kurallar, yasaklar ve yasalar görev üstlenir.
Böylece ayıp, ceza ve suç kavramları yardımıyla özgürlükler sınırlanarak
denetim altına alınır. Bunun sonucunda aile ve toplum bireyin sadece
davranışlarını değil; aynı zamanda duygularını ve düşüncelerini de
yönlendirerek şekillendirir. Sonuçta kişi sınırları çizilen dar bir çerçevede
düşünen ve davranan biri olur çıkar. Bu koşullarda bir insanın tam ve gerçek
anlamda özgür olduğuna inanması derin bir yanılsamadır.
Erich Fromm;’’Gerçek özgürlük
taşınması oldukça güç bir duygudur. Çünkü gerçek özgürlük birey için izolasyon,
korku, kendine ve çevresine yabancılaşma ve önemsizlik duygularına yol
açabilir. Bu da giderek bireyin akıl sağlığını tehdit eder. Bu nedenle insanlar
bir yandan özgür olmayı arzu ederken diğer yandan gerçek ve tam bir özgürlükten
kaçınırlar. Böylece özgürlük ihtiyaçlarını sınırlayarak güvenlik ihtiyaçlarını gerçek özgürlüğe
tercih ederler.’’
Bu yönde bilinç geliştiremeyen
bireyler canının istediğini yapmasına yasalar, yasaklar ve toplumsal kurallar
izin vermediği için özgür olamamakta yakınırlar. Öte yandan Nevrotik bireyler
ise sonuçlarını ön göremeden özgürlüğünü doyasıya yaşamak isterken başlarını sıkça
derde sokarlar. Örneğin, içki içme ‘’özgürlüğünü’’ dilediğince yaşamak isteyen
biri giderek alkolün tutsağı olur çıkar. Üreme içgüdüsünden türeyen cinsel
arzularına doyum arayışını ‘’özgürce’’ yaşamak isteyen biri cinsel arzularının tutsağı olduğunu fark
edemez. Bu süreçte cinsel yolla bulaşan ve organizmada kalıcı hasarlara yol
açan hastalıklar ise hiç hesaba katılmaz. Beslenme içgüdüsünü ‘’özgürce’’
doyuma ulaştırmak amacıyla canının her istediğini yiyen biri yaşamı boyunca
sağlık sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalabilir.
Açıktır ki, sosyal bir varlık
olan insan için tam anlamıyla gerçek özgürlük mümkün değil. İnsan gerçek
anlamda sadece zihinsel açıdan özgür olabilir. Karen Horney; ‘’Gerçek özgürlük;
bireyin zihinsel potansiyellerini tam anlamıyla kullanmasını engelleyen
Nevrotik Takıntılardan kurtulabilmesiyle gerçekleşir.’’ tespitini yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder