13 Şubat 2019 Çarşamba

İNSAN GERÇEK ANLAMDA ÖZGÜR OLABİLİR Mİ?

     Özgürlük, tarih boyunca özlem duyulan ve uğrunda mücadele edilen bir duygudur. Öte yandan bu duyguya çağdan çağa, toplumdan topluma ve kişiden kişiye değişebilen oldukça farklı anlamlar yüklenmiştir. Anlayış farklılıkları kavram karmaşası yaratarak hatalı algılamalara yol açar. Bu da zihinsel çatışmalara neden olur.

     Basit ve anlaşılır tanımıyla özgürlük; herhangi bir kısıtlamaya, engellemeye veya zorlamaya bağlı olmadan düşünebilme ve davranabilme halidir. Bu tanım, insanın amaçlarına ve isteklerine iç veya dış engellerden, baskılardan bağımsız olabildiği ölçüde ulaşabileceğine işaret eder. Ancak bunun çoğu zaman yaşamın gerçekleriyle örtüşmediği de bir gerçektir. Bunun nedeni, tarih boyunca tüm uygarlıklarda otorite figürlerinin toplumsal düzen sağlama kaygısıyla kurallar, yasaklar ve yasalar oluşturmasıdır. Toplumsal düzeni sağlama çabaları  öncelikle bireyin özgürlüklerini sınırlandırma amacı güder. Söz konusu sınırlamalar önce aile ortamında çocuğa uygulanan eğitimle daha sonra öğretim sistemleriyle ve nihayet toplumsal kurallar, yasaklar ve yasalarla gerçekleştirilir.

     Bazı ebeveynler çocuk eğitiminde katı disiplin ve cezalandırma yöntemini tercih ederler. Bunun aksine bazı aileler ise çocuklarına aşırı serbestlik tanıyarak onları şımartma yolunu seçerler. Her iki eğitim şekli de çocukta ‘’belirsizlik’’ ve ‘’güvensizlik’’ duygusu yaratarak Nevrotik tepkiler gelişmesine yol açar. Nevroz, organizmada iç çatışmalar yaratarak zihinsel potansiyellerin verimli kullanılmasını engelleyen bir niteliği sahiptir. Bu durum çocukta kendisini denetleme konusunda yetersizlik hissi yaratarak özerklik duygusunu zayıflatır. Öz denetimi ve özerklik duygusu zayıf Nevrotik bir çocuğun yetişkin dönemde amaçlarına ulaşma çabalarının başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmaz bir hal alır. Bunun sonucunda birey, başarısızlıktan kaynaklanan aşağılık duygusunu dengelemek amacıyla ‘’Nevrotik Özgürlük’’ yanılsaması geliştirir. Nevrotik özgürlük anlayışı, bireyin başkalarına sevgiyle bağlanmasını engeller ve sorumluluk almaktan kaçınma çabasına hizmet eder.

     Öğrenim sürecinde ise çocuğa okuma, yazma yanında kendisine tembih edilenleri yapması gerektiği öğretilir. İlerleyen süreçte bu tembihlerin  uygulanmasını garanti altına alan toplumsal kurallar, yasaklar ve yasalar görev üstlenir. Böylece ayıp, ceza ve suç kavramları yardımıyla özgürlükler sınırlanarak denetim altına alınır. Bunun sonucunda aile ve toplum bireyin sadece davranışlarını değil; aynı zamanda duygularını ve düşüncelerini de yönlendirerek şekillendirir. Sonuçta kişi sınırları çizilen dar bir çerçevede düşünen ve davranan biri olur çıkar. Bu koşullarda bir insanın tam ve gerçek anlamda özgür olduğuna inanması derin bir yanılsamadır.

      Erich Fromm;’’Gerçek özgürlük taşınması oldukça güç bir duygudur. Çünkü gerçek özgürlük birey için izolasyon, korku, kendine ve çevresine yabancılaşma ve önemsizlik duygularına yol açabilir. Bu da giderek bireyin akıl sağlığını tehdit eder. Bu nedenle insanlar bir yandan özgür olmayı arzu ederken diğer yandan gerçek ve tam bir özgürlükten kaçınırlar. Böylece özgürlük ihtiyaçlarını sınırlayarak  güvenlik ihtiyaçlarını gerçek özgürlüğe tercih ederler.’’

     Bu yönde bilinç geliştiremeyen bireyler canının istediğini yapmasına yasalar, yasaklar ve toplumsal kurallar izin vermediği için özgür olamamakta yakınırlar. Öte yandan Nevrotik bireyler ise sonuçlarını ön göremeden özgürlüğünü doyasıya yaşamak isterken başlarını sıkça derde sokarlar. Örneğin, içki içme ‘’özgürlüğünü’’ dilediğince yaşamak isteyen biri giderek alkolün tutsağı olur çıkar. Üreme içgüdüsünden türeyen cinsel arzularına doyum arayışını ‘’özgürce’’ yaşamak isteyen biri  cinsel arzularının tutsağı olduğunu fark edemez. Bu süreçte cinsel yolla bulaşan ve organizmada kalıcı hasarlara yol açan hastalıklar ise hiç hesaba katılmaz. Beslenme içgüdüsünü ‘’özgürce’’ doyuma ulaştırmak amacıyla canının her istediğini yiyen biri yaşamı boyunca sağlık sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalabilir.

     Açıktır ki, sosyal bir varlık olan insan için tam anlamıyla gerçek özgürlük mümkün değil. İnsan gerçek anlamda sadece zihinsel açıdan özgür olabilir. Karen Horney; ‘’Gerçek özgürlük; bireyin zihinsel potansiyellerini tam anlamıyla kullanmasını engelleyen Nevrotik Takıntılardan kurtulabilmesiyle gerçekleşir.’’ tespitini yapar.


Hiç yorum yok:

ÖZSAYGI

     Saygı, aile bireylerinde ve tüm sosyal ilişkilerde önemi yadsınamaz bir tutumdur. Bu nedenle anne ve babalar eğitim sürecindeki çocukla...