Her insan beslenme, barınma ve üreme içgüdüsüne doğuştan sahiptir. Organizmanın fiziksel ve zihinsel sağlığı bu içgüdülerin ölçülü bir şekilde doyumuna bağlıdır. Bu nedenle insan yaşamı boyunca içgüdülerinin doyumu yönünde çaba gösterir. Ancak bu çabanın kontrolden çıkarak aşırılığa varması istenmeyen sonuçlara yol açabilir.
İradenin denetiminden yoksun içgüdülere doyum arayışları bireyin sorumluluk bilincini zayıflatarak kontrolsüz haz arayışlarına yönlendirir. Haz verici her eylem, ödül hormonu olarak da adlandırılan dopamin hormonunun salgılanmasına yol açar. Zevk veren haz arayışlarının aşırılığı bireyde dopamin bağımlılığı yaratır. Bu tür bir bağımlılık beslenme dışında yemek yeme, aşırı alkol tüketme, güç sahibi olmak arzusuyla para kazanma ve kontrolsüz cinsel yaşamla bireyin zihnini uyuşturarak onu köleleştirir. Birey giderek zevk aldığı şeylerin tutsağı olur çıkar. Bağımlılığın her türü insanı özgüveni zayıf, özsaygısı düşük ve özgürlüğü ise son derece sınırlanmış biri haline getirir. Bu durum zihinsel fonksiyonları olumsuz etkileyerek sağlıklı düşünebilmesini engeller. Gerçekte öyle olmadığı halde, iradesinin zayıf olduğu yönünde geliştirdiği katı inanç kararsızlıklar yaşamasına neden olur. Kararsızlık hissi arzuların, dürtülerin kontrolünü daha çok güçleştirir. Bu aşamada bireyin nevrotik savunmalar geliştirerek aşırıya varan haz arayışlarını büyük bir yanılsamayla özgürlük olarak niteler.
İrade basitçe, bir eylemi yapmaya ya da
yapmamaya karar verme gücü olarak tanımlanabilir. Bu tanıma göre, hedeflenen
bir amacı gerçekleştirebilmek için bilinçli istek, kararlılık ve çaba göstermek
gerekir. Bir başka açıdan irade, gösterilen çabayı etkisizleştirme potansiyeli
taşıyan olumsuz düşünce ve dürtüleri denetim altına almayı gerekli kılar.
Böylece iradeden kaynaklanan her eylem güçlü bir kararlılık potansiyeli taşır. Bu
yönüyle, iradeye dayalı bir eylem dürtüsel davranışlardan farklılık gösterir.
Çünkü irade; bilinç, akıl ve sezgi gibi değerlerin tümünü kapsayan niteliği ile
insanı doğruya, iyiye ve güzel olana yönlendiren bir güçtür. Bu güç, içgüdüleri
ve dürtüleri kontrol altına alma işlevini üstlenen bilişsel süreçleri harekete
geçirir. Bunun sonucunda tepkisel davranışlar
ya da amaç dışına yönelme eğilimleri engellenmiş olur. Bu beceriyle
akılcı karar verme, doğru seçim yapma ve hedeflenen amacı gerçekleştirme
yönünde kararlı bir eylem gerçekleştirilir. En zorlu koşullarda bile insanın
yaşama tutunabilmesi ve yaşamını sürdürebilme çabası gerçekte başlı başına bir
irade konusudur. Bir insan içinde bulunduğu ekonomik, biyolojik ve fiziki
olumsuz koşulları ancak irade gücüyle aşabilir. Aslında irade, yapay özgürlükleri sınırlayarak
insanı gerçek anlamda bağımlılıklarından özgürleştirebilen bir güçtür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder