8 Ocak 2020 Çarşamba

UYKU BOZUKLUĞU ve ''AFYONUNU PATLATAMAMA'' SORUNU

Asılsız suçlanmalar, uğranılan haksızlıklar ve küçük düşürülmeler gibi olumsuz yaşam deneyimleri bireyde suçluluk duygusu yaratır.
Zihin, suçluluk duygusunun yarattığı kaygıyı önlemek amacıyla bu tür anıları bilinçten iterek bilinçaltına bastırır.
Bilinçaltına bastırılan anıların her bilince çıkma çabası ise bilinç tarafından engellenir.
Ancak bu üzücü anılar seyrek olarak ve hiç beklenmedik anlarda dil sürçmeleri şeklinde bilinç alanına çıkarak kendini ifade eder.
Sık görülen ifade şekli ise uykuyla uyanıklık arasında kontrolü oldukça zayıflayan bilince üşüşen düşüncelerle uyku düzenini bozucu etkiler yaratmasıdır.

Uyku bozukluğu yaşayan birey her gece olduğu gibi uyuyamama endişesiyle yatağına uzanarak sayısız yatış pozisyonu dener.
Zihni iç ve dış uyaranlara açıktır; çevresel sesleri duyar.
Bir süre sonra gelişen uykuyla uyanıklık arası süreçte birbiriyle bağlantısız düşünceler aralıksız olarak zihnini ele geçirir.
Günün ilk ışıkları odasını aydınlatmaya başladığında, artık oldukça yorgun düşmüş olarak kendinden geçer.
Kendinden geçme hali, tam olarak dinlendirici bir uyku olmadığı için beyin hücreleri yeteri kadar dinlenemez.
Dinlendirici olmaktan uzak, oldukça yorucu bu tür bir uykudan sonra kendine gelmesi saatler alabilir.
Zihinsel yorgunluk zaman, mekan ve benlik algısını zayıflatır. Algılama güçlüğü ve bellek bozukluğu sonucu yaşanan olayların öncelik sırası yer değiştirir, günleri birbirine karıştırır.
Tanıdıklarının isimleri anımsayamaz ya da bir başkasıyla karıştırır.
Sonuçta alıngan, öfkeli ve agresif biri olur çıkar.
Onun bu hali yakın çevresindekiler tarafından, anlamı çok bilinmese de ‘’Afyonu patlamamış.’’ deyimiyle nitelendirilir.
Aslında ‘’Afyonu patlamamış’’ deyimi geçmişte kalan bir gerçeği yansıtmaktadır.

Tarihin her döneminde ve her ülkede bazı insanların madde bağımlısı olduğu bilinir.
18. ve 19. yüzyıllarda günümüzdeki sentetik uyuşturucular henüz keşfedilmediği için madde bağımlılarının tercihi genellikle Afyon yutmaktı.
Afyon, etkisini kısa sürede yitiren bir uyuşturucu türü olduğu için gün içerisinde aralıklarla ve yeniden kullanımı gerekmekteydi. 
Ancak bu uygulama şekli ortadoğu coğrafyasında oruç ibadeti nedeniyle sorun yaratırdı.
Dönemin deneyimli bağımlılarının giriştikleri uzun süreli ‘’deneysel’’ araştırmalar başarılı bir ‘’keşifle’’ sonuçlanır.   
Sahur vakti farklı kalınlıkta kâğıtlara sarılmış olarak yutulan üç ayrı afyon ‘paketiyle’ bu sorun çözülmüş oluyordu. 
Mide asidinde sahurdan sonra çözülebilecek kalınlıkta kâğıda sarılan birinci ‘’preparat’’ bağımlıyı sabaha kadar rahatlatırdı.
Daha kalınca bir kâğıda sarılı ikinci afyon ‘’tableti’’ öğlenden sonraya kadar sakinleştirme işlevini üstlenirdi.
Sonuncusu ise oldukça kalın bir kâğıda sarılır ve patladığında bağımlıyı iftara kadar dengede tutardı.
(Eskilerin Farmakolojiye katkıları küçümsenemez. Film tabletlerin ilham kaynağı bu olmalı!)

Ancak bazen evdeki hesap çarşıya uymaz ve en kalın kağıda sarılan sonuncu afyon paketi mide asidinde erimez, yani ‘’patlamazdı.’’
Bunun sonucunda bağımlıda ‘’Madde yoksunluğu’’ olarak adlandırılan aşırı sinirlilik, alınganlık ve huysuzluk belirtileri görülürdü.
Bu tür huysuzluklar konusunda yeterli ölçüde deneyimli olan yakın çevresi ‘’Afyonu patlamayan’’ bağımlıya anlayışla yaklaşırdılar.
Böylece hem bu yaklaşım hem de ‘’afyonu patlamamış’’ tespiti Uyku Bozukluğu yaşayanlar için de geçerlilik kazanmış oldu.

Gerçekten de geceyi sıkıntı verici düşüncelerle uykusuz geçiren birinin sabahki haliyle ‘afyonu patlamayan’ bir bağımlının huysuzluğu benzerlikler gösterir.



Hiç yorum yok:

ÖZSAYGI

     Saygı, aile bireylerinde ve tüm sosyal ilişkilerde önemi yadsınamaz bir tutumdur. Bu nedenle anne ve babalar eğitim sürecindeki çocukla...