Gecenin oldukça ilerleyen bir vaktinde sona eren akraba ziyaretinde son derece eğlenmişti. Aralıksız gülüşmelerle, karşılıklı sevgi ve övgü dolu iltifatlarla geçen misafirlik umduğundan daha keyifli geçmişti. Davetlilerden birinin, hayatı çok fazla ciddiye almanın yaşamın keyfini kaçırdığı yönündeki düşüncesini ise oldukça benimsemiş görünüyordu.
Dönüş yolunda, arabanın arka koltuğundaki
kızı Pazartesi gününe bir ödevi olduğunu söyleyip yardım istedi. Öğretmeni, ödev
konusu olarak, ilginç buldukları bir yöreyi anlatmalarını söylemişti. Kızının
isteğine olumlu yanıt vermişti ancak uygun bir konu bulamıyordu. Çünkü zihni
hala dost sohbetinde konuşulanların zevkini çıkarmakla meşguldü. Bir ara
gözleri, otoyolda peşine takıldığı şehirler arası bir otobüsün arkasındaki
''SUŞEHRİ'' yazısına takıldı. Bu rastlantı, ev ödevi konusunu zihninde
şekillendirmeye yetmişti. Evlerine ulaştıklarında hala davetteki eğlencenin etkisi
altındaydı. İlkokul 4. sınıf öğrencisi kızına defterini ve kalemini alarak
yanına oturmasını söyleyerek ‘’Yaz!’’ dedi. ’’Konu Başlığı; SUŞEHRİ’’
Suşehri insanı su katılmamış ölçüde saf ve
su gibi temiz kalpli insanlardan oluşur. Her yerde olduğu gibi bu temiz
kalpli insanların arasından da bazı kurnazlar çıktığı olur. Bu yörenin kurnazı
o kadar beceriklidir ki; suyun bu denli bol olduğu bir yörede ‘’Susadım!’’
diyen birini suya götürüp susuz geri getirebilir. Zeka eseri bu tür kurnazlık
SUŞEHRİ’NDEN yayılarak tüm ülkede kullanılan deyim halini almıştır. Yine buna
benzer şekilde, aşağıda belirtilen pek çok deyimin asıl kaynağı bu şirin
beldemizdir.
‘’Su içene yılan bile dokunmaz; Su
katılmamış; Su koy vermek; Su küçüğün, söz büyüğün; Su testisi su yolunda
kırılır; Su uyur düşman uyumaz; Sulu göz; Suya sabuna dokunma; Suyun yavaş
akanından, insanın yere bakanından kork.’’
Su gibi bir nimetle bu denli iç içe
yaşayan insanların çocuklarına ‘’su’’ ile başlayan veya suyu çağrıştıran
isimler koyması her halde şaşırtıcı olmasa gerek.
Kız çocuklarının
isimleri ve anlamları;
SU= Sağ, salim; SUAT=
Mutlu; SUDAN= Su gibi berrak; SUDİYE= Yararlı; SULHİYE= Barışa özgü; SUMRU= Bir
şeyin tepesi, zirve; SUNA= Uzun boylu, güzel; SUNGU= Armağan.
Erkek isimleri ise;
SUAVİ= Yardım eden;
SUCA= Uzun, düzgün, SUDİ= Yararlı; SUNGU= Armağan; SUNGUR= Soğukkanlı.
Yörenin sanatsal faaliyetlerinden başında
sulu boya ile yapılan su manzarası resim çalışmaları gelir. Meydanlardaki ışıklandırılmış
havuzların su fıskiyelerinin her biri, sanat eseri ölçeğinde estetik değere
sahiptir. Yaz akşamlarında bu havuzların çevresinde toplanan yöre insanları
evlerinden getirdikleri su böreklerini yerler. Yemek sırasındaki havadan sudan
sohbetler su muhallebisi ile tatlandırılır. Neşeyle yenilen yemek keyfinin
yerini bu kez sulu şakalar alır. Sulu şakalarda aşırıya kaçılması boğulma riski
taşıdığı için her kes ölçülü olmaya özen gösterir. Kimi zaman sulu şakalar
sonucu sudan bahanelerle su kavgaları çıktığı olur. Bu kavgalarda yaralananlar su ambulansları ile
su hastanelerine sevk edilir. Yaralar su tedavisi yani Hidroterapi ile iyileştirilir.
Su Terapisinin, yerli ve yabancı ülke TV kanallarında haber olarak yer alması
yörede Sağlık Turizminin gelişmesine neden olmuştur.
COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ:
Su sineklerinin toplum sağlığı üzerinde oluşturduğu tehdit, etkin ilaçlama teknikleriyle önemli ölçüde önlenmiştir. Suçiçeği hastalığı yaygın aşılama nedeniyle salgın riski taşımaz. Su samurları ve su sıçanları kimi zaman evlerin mutfaklarına kadar girerler. Bu durum yöre insanını rahatsız etse de ciddi bir tehlike oluşturmaz. Bununla beraber, yerleşim bölgesi dışında yaşayan Su Aygırları özellikle üreme dönemlerinde tehlikeli olabilirler. Kamışlık alanlardaki su yılanları ise zehirsiz olup, özel bir dikkat gerektirmemektedir.
İlk sırada balıkçılık sayılabilir. Tatlı su balığı, tatlı su yengeci ve tatlı su salyangozu ihracından önemli gelir elde edilir. Bunlara ek olarak kurbağa bacağının başlıca müşterisi Fransa’dır. Su sığırı yetiştiriciliği yörenin ikinci geçim kaynağını oluşturur. Su tavuğu ise hemen her evin bahçesinde beslenir. Su kabağı üretiminin bir kısmı iç pazarda değerlendirildikten sonra kalanı ‘’Cadılar Bayramı’’ kutlamalarında kullanılmak üzere Amerika’ya ihraç edilir. Çeltik tarlalarında üretilen pirinç ise ülkemizin ihtiyacının neredeyse yarıdan fazlasını karşılar. Ayrıca Hidro elektrik, yani Su Enerjisiyle üretilen elektrik bölgenin önemli bir başka gelir kaynağını teşkil eder.
Tüm bu nedenlerle
SUŞEHRİ, öncelikli olarak görmeniz gereken oldukça ilginç ve şirin bir
yöremizdir.
Pazartesi akşamı, işten eve her gelişinde kendisini gülücüklerle karşılayan biricik kızı, o gün oldukça üzgün ve kırgındı. Yazdırdığı ev ödevi nedeniyle öğretmenine ve arkadaşlarına karşı çok mahcup olduğunu belirterek, kendisine bir daha asla GÜVENMEYECEĞİNİ söylüyordu! Bir gün önceki akraba ziyaretindeki davetlilerden birinin, hayatı fazla ciddiye almama konusundaki düşüncesini benimsemenin bedelini ağır ödemişti. Evet, hayatı çok ciddiye almak yüksek düzeyli ve sürekli stres yaratıyordu. Ancak hayatı hafife almanın da sorumsuz davranışlara yol açtığı ortadaydı!
Sigmund Freud; ‘’Sevebilen ve üretken her insan sağlıklı ve normaldir.’’ der. Bu tespitten hareketle, her insanın SEVME ve SEVİLME duygularına doyum arayışına doğuştan sahip olduğunu belirtir. Bunun sonucunda insanlar, tüm yaşamları süresince bilinçli ya da bilinç dışı süreçlerle bu duyguların doyumuna yönelik çaba harcarlar. Yani sevme eyleminin kaynağı bireyin kendisidir.
Öte
yandan tüm ilişkilerde, GÜVEN duygusunun yadsınamaz bir öneme ve değere sahip
olduğu açıktı. Ancak GÜVEN, her zaman karşıdaki kişinin vermesi gereken bir
duygu durumudur. İkili ilişkilerde çok sık yapılan hata; sevilen birine aynı
zamanda güven de duymaktı! Oysa, birini tam anlamıyla tanımadan ona güven
duymanın aldatıcı bir önyargı olduğu, yaşanan hayal kırıklıklarıyla kendini
ortaya koyuyordu. Bununla kastedilenin kuşkuculuk olmadığı açıktır. Ayrıca, yeterince
tanınmayan birinden şüphelenmek ise sağlıksız bir önyargıdır. Çünkü her yeni
tanışılan kimseye karşı şüphe beslemenin bireyi paranoid kişilik bozukluğuna sürükleme
olasılığı göz ardı edilmemelidir. Bu durumda sosyal ilişkilerde sağlıklı
olanın, tarafsız ve önyargısız bir yaklaşımla karşıdakinin ‘’Güven vermesine’’
zaman tanımak olduğu anlaşılır.
Eğlenceli bir hafta sonu ziyaretinin yarattığı duygusal dalgalanma etkisiyle kızının ev ödevini şakaya almış ve sonuçta onun babasına olan GÜVEN DUYGUSUNU zedelemişti! Bu durumda kızına güven verme görevini de kendisinin üstlenmesi gerekiyordu. Ancak, onun kendisine karşı sarsılan güven duygusunu yeniden oluşturmak için oldukça uzun bir zaman dilimine ihtiyacı olduğunun da farkındaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder