Uyum süreci 0-3 yaş aralığındaki bebeğin çevresindeki nesneleri anlamaya çalışma çabası ile başlar. Bu süreçte organizma çevresiyle iletişim ve etkileşim sonucu edindiği bilgileri davranışlarına ve yaşantısına uygulamayı öğrenir. Böylece iç ya da dış uyaranlara doğru ve uygun tepkiler verme becerisi kazanır. Özdenetimin altyapısını oluşturan bu süreç giderek ‘’uyum’’ sağlama becerisini geliştirir. Uyum yeteneği, dürtüleri kontrol etmeyi ve eleştiriye açık olmayı sağlayan özdenetim ile gerçekleşir. Özdenetim, bireyin olumsuz duygu ve düşüncelerini denetim altında tutma becerisidir. Özdenetimle gerçekleşen uyum yeteneği sonucunda birey kendisiyle, sosyal çevresiyle ve doğayla bütünlüğünün farkındalığını yaşar.
Uyum bozukluğu ise bireyin psikososyal stres etkisi altındayken
özdenetimini yitirmesi sonucu ortaya çıkan tepkidir. Bu bozukluk türü bireyin
özgüvenini ve özsaygısını olumsuz etkileyerek kaygı ve öfke duygularına yol
açar. Her olumsuz düşünce, duygu ve dürtü bireyde kaygı yaratarak stres
hormonlarını harekete geçirir. Epinefrin ve kortizol
hormonları kişinin zihinsel potansiyelini ele
geçirerek akıl yürütme becerisini zayıflatır. Bu da öfke ve saldırganlık gibi olumsuz
duyguları etkinleştirir. Sonuçta, bireyin kontrol edemediği dürtüsel tepkiler
denetimsiz bir hal alır. Dürtüsel tutum ve davranışlar bir sorunu çözmek yerine
onu daha karmaşık hale getirir. Aksine, dürtüsel tepkilerin özdenetimle kontrol edilmesi sorun çözmeyi oldukça kolaylaşır.
Çünkü yıkıcı duygular denetim altına alındığında zihinsel potansiyelleri
kullanma becerisi aktif hale gelir. Birey ihtiyaçlarını uyum sağlama yoluyla doyuma
ulaştırırken, iletişimde bulunduğu çevrenin beklentilerine uygun şekilde
davranmış olmanın özgüvenini yaşar.
Uyum sağlama becerisinin ön koşulu, akıl
yeteneği ile duyguların dengede olmasıdır. Bu denge hali, bireyin kendisinde, çevresinde ve doğada oluşan
değişimlere uyumunu sağlar. Öte yandan, akıl yürütme becerisi ile duygu durumu
ilişkisindeki dengenin bozulması uyumsuzluk yaratır. Duyguların yoğunlaşarak
aklın önüne geçmesi ruhsal çöküntü yaratır. Duygudan yoksun aşırı akılcı tutum ise
bireyi bencilleştirerek hızla yalnızlaştırır.
İngiliz Filozof Alan Wats; ‘’Bireyin
psikolojik sağlığı, ARZULARI ve KADERİ arasında sıkışıp kaldığı ÇARESİZ
YALNIZLIĞINDAN kurtulması sonucu gerçekleşir. Bu ancak ANLAMAK, KABULLENMEK ve
UYUM ile mümkündür.’’ tespitini yapar. İnsan süreç içerisinde kendisinde,
çevresinde ve hayatında gerçekleşen değişimleri doğru şekilde anlayabildiğinde
gerçekleri kabullenir ve uyum sağlama becerisine sahip olur. Bunun sonucunda
birey, yaşamın getirdiği sorunlara akılcı çözümler üretir ve uyumlu bir insan
olarak hayatına anlam katabilir.
İnsan; zekâsı,
aklı, iradesi, duyguları olan bir canlıdır. Bu nedenle her insan ortak zevkleri
olan ve anlaşabileceği kimselere yakınlık hisseder. Ancak, duygu karmaşası
yaşanan bir süreçte gerçekleşen seçimlerin ‘’sevgi yanılsaması’’ olduğunu fark
etmek zordur. Bu tür hatalı seçimlerin yarattığı
stres sorunlarla başa çıkma yetisini engeller. Duygusal karmaşa, beraberliğin yanlış seçim olduğunun kabullenilmesini
güçleştirir. Sonuçta çözüm aramaktan da kaçınılır. Hatalı bir tutumla, uygun olmayan kişi veya
ortama uyum sağlamaya çalışılır. Bu yöndeki uyum çabaları sonuçsuz kalan birey
başarısız ve yetersiz olduğu yönünde katı bir inanç geliştirir. Giderek nevrotik
bir birey olur çıkar.
Bireyin zihin sağlığı açısından uyum yeteneğinin önemi ve uyumsuzluğun psikolojik
bir sorun olduğu açıktır. Ancak, her koşulda
uyum sağlanmalı mı; veya uyumun sınırları olmalı mı? Hayatın akışı içerisinde, yaşam koşularının insanın beklentilerini her
zaman karşılamadığı bilinen bir gerçekliktir. Bazen, seçeneklerin sınırlı
olması sonucu geçimini sağlamak zorunda kalan birey kişilik değerleriyle
örtüşmeyen ortamlarda bulunmak zorunda kalabilir. Yaşama tutunma çabası
içindeki bir insan, kişilik değerlerini korumak amacıyla yozlaşmış bir ortama
uyumsuzluk gösterebilir. Diğer taraftan, seçenek olduğu halde uygun olmayan kişi veya ortama uyum sağlama çabası ise yaşamı ertelemek
anlamına gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder