28 Mart 2019 Perşembe

ARKADAŞLIK ve DOSTLUK KAVRAMI


Arkadaşlık; bir işte veya herhangi bir etkinlikte insanların birbirine karşı sevgi, yakınlık ve anlayış göstererek yardımlaşmalarıdır.
Toplumsal yaşamın gereği olarak gerçekleşen arkadaşlıklar en yaygın ve sosyal ilişki biçimidir.
Ancak oyun, okul, iş, askerlik ya da tatil arkadaşıyla yaşam boyu görüşmeyi sürdüren insan sayısı yok denecek kadar azdır.
Çünkü bu tür ilişkilerin doğasındaki rekabetçi nitelik zamanla çıkar çatışmalarına yol açarak öngörülemeyen sonuçlar yaratabilir.
Dostluk ise ego çatışmalarının dışında kalmayı başararak yaşam boyu süren arkadaşlıklardır. 
Sınanarak yılların süzgecinden geçen dostluklar kuşkuya yer vermeyen güçlü bir güven duygusu temelinde yükselir.
Baruch Spinoza; ‘’Gerçek dostluklar toprağın derinliklerine kök salmış ağaçlara benzer. En güçlü fırtınalar bile onu yerinden söküp atamaz.’’ tespitiyle bu gerçeği vurgular.

Öte yandan, dostluk ilişkilerinde yaşanan hayal kırıklıkları gerçeği de zihinlerde karışıklık yaratır.
Halk ozanı Âşık Veysel dostluk konusunda yaşadığı sıkıntıları;
‘’Dost dost diye nice nicesine sarıldım;
Benim sadık yârim kara toprakmış.’’ dizeleriyle ifade eder.
Benzer şekilde, büyük sufi Ömer Hayyam da yaşadığı vefasızlıkları;
‘’Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi,
Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli.
Kalp gözü açılınca görüyor ki insan;
En büyük düşmanıymış, en çok güvendiği!’’ Rubaisiyle dile getirir.
Ayrıca bu konudaki olumsuzluk içeren deyimler de dosta ve dostluğa duyulan kuşkuları iyice pekiştirir.
Bunlardan bazıları; ‘’Dost kazığı yemek’’ ‘’ Dostluk başka, alışveriş başka’’ ‘’Dost ile ye, iç ama alışveriş yapma’’ ‘’Dostuna borçlu olma’’ ve ‘’Dostun zahmeti düşmanınkinden çok olur.’’ şeklinde sıralanabilir.
Bu açıdan bakıldığında dostluk ilişkilerinin hayal kırıklıklarıyla sonuçlanarak insanları umutsuz yalnızlıklara ittiği açıkça görülüyor.

İnsan bir yandan, diğer insanların benzer yanlarını taşımakla birlikte kendine özgü özellikleri de bulunan varlık haline gelerek ‘’bireyleşmeyi’’ hedefler.
Öte yandan kapitalist sistemler ise tüketimi körüklemek amacıyla birey kavramının içini boşaltıp anlamını çarpıtarak ‘’bencilleşmeyi’’ öne çıkarır.
Bunun için rekabet, başarı takıntısı ve marka tutkusuyla başkalarından farklı ve üstün olma yönünde algılar oluşturulur.
Giderek ‘’birey’’ anlayışı hiçbir insanca değere saygı duymayan, üretmeden açgözlülükle tüketerek yok eden ‘’bencil’’ insana dönüştürülür.
Bu yozlaşma, başarı takıntısıyla gördüğü her şeye sahip olma ve sahip olunanları bir an önce tüketerek yok etme hırsını kamçılar.
Doğal olarak insan ilişkileri de çıkarlar yönünde kullandıktan sonra kolayca bir kenara atılabilen sıradan tüketim aracı haline gelir.

Bencil insan bir yandan başarı takıntısıyla insani değerleri yozlaştırırken öte yandan kendisinin de tükenmekte olduğunu göremez.
Bu da evliliklerin, karşı cins ilişkilerinin, arkadaşlıkların, iş ortaklıklarının olumsuz etkilemesinin temel nedenini oluşturur.
Tüketim kısır döngüsü içine sıkıştırılan insan, manevi doyum arayışını parayla satın alınabilecek nesnelerle sağlamaya çalışır. 
Öte yandan yüzleşmekte kaçındığı yalnızlık duygusundan bir çıkış yolu bulmak için de çaresizce çırpınır.
Bu amaçla dost arayışlarını sürdürmeği ihmal etmez ancak çok istemesine karşın bunu gerçekleştiremez.
Çünkü bencilliğin kuşandığı hırs, gurur ve kibir zırhı birileriyle yakınlık kurulmasına veya kendisine yaklaşılmasına izin vermez.
Cenap Şahabettin’in; ‘’Yalnız kendi çıkarını düşünerek dost arayan, dost değil hizmetçi arıyor demektir.’’ tespitiyle bu gerçeği vurgular.

Aslında insanın temel ihtiyacı olan dostluk ilişkilerinde yaşanan hayal kırıklıklarının nedeni hatalı seçimlerdir.
Sağlıklı bireyle bencil insanın ‘’dostluk’’ ilişkisinin yüksek umutlarla başlayıp hayal kırıklığıyla sonuçlanması kaçınılmazdır.

Gerçek dostluklar ise sağlıklı bireylerin sevgi, saygı ve güven duygusuna dayalı yaratıcı, destekleyici ve onurlu dayanışmasıdır.



Hiç yorum yok:

ÖZSAYGI

     Saygı, aile bireylerinde ve tüm sosyal ilişkilerde önemi yadsınamaz bir tutumdur. Bu nedenle anne ve babalar eğitim sürecindeki çocukla...