Arkadaşlık; bir işte veya herhangi bir
etkinlikte insanların birbirine karşı sevgi, yakınlık ve anlayış göstererek
yardımlaşmalarıdır.
Toplumsal yaşamın gereği olarak
gerçekleşen arkadaşlıklar en yaygın ve sosyal ilişki biçimidir.
Ancak oyun, okul, iş, askerlik ya da tatil
arkadaşıyla yaşam boyu görüşmeyi sürdüren insan sayısı yok denecek kadar azdır.
Çünkü bu tür ilişkilerin doğasındaki rekabetçi
nitelik zamanla çıkar çatışmalarına yol açarak öngörülemeyen sonuçlar yaratabilir.
Dostluk ise ego çatışmalarının dışında
kalmayı başararak yaşam boyu süren arkadaşlıklardır.
Sınanarak yılların süzgecinden geçen
dostluklar kuşkuya yer vermeyen güçlü bir güven duygusu temelinde yükselir.
Baruch Spinoza; ‘’Gerçek dostluklar toprağın derinliklerine kök salmış
ağaçlara benzer. En güçlü fırtınalar bile onu yerinden söküp
atamaz.’’ tespitiyle bu gerçeği vurgular.
Öte yandan, dostluk ilişkilerinde yaşanan hayal kırıklıkları gerçeği de
zihinlerde karışıklık yaratır.
Halk ozanı Âşık Veysel dostluk konusunda yaşadığı sıkıntıları;
‘’Dost dost diye nice nicesine sarıldım;
Benim sadık yârim kara toprakmış.’’ dizeleriyle ifade eder.
Benzer şekilde, büyük sufi Ömer Hayyam da yaşadığı vefasızlıkları;
‘’Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi,
Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli.
Kalp gözü açılınca görüyor ki insan;
Kalp gözü açılınca görüyor ki insan;
En büyük düşmanıymış, en çok güvendiği!’’ Rubaisiyle dile getirir.
Ayrıca bu konudaki olumsuzluk içeren deyimler de dosta ve dostluğa duyulan
kuşkuları iyice pekiştirir.
Bunlardan bazıları; ‘’Dost kazığı yemek’’ ‘’ Dostluk başka, alışveriş
başka’’ ‘’Dost ile ye, iç ama alışveriş yapma’’ ‘’Dostuna borçlu olma’’ ve ‘’Dostun
zahmeti düşmanınkinden çok olur.’’ şeklinde sıralanabilir.
Bu açıdan bakıldığında dostluk ilişkilerinin hayal kırıklıklarıyla
sonuçlanarak insanları umutsuz yalnızlıklara ittiği açıkça görülüyor.
İnsan bir yandan, diğer insanların benzer yanlarını taşımakla birlikte
kendine özgü özellikleri de bulunan varlık haline gelerek ‘’bireyleşmeyi’’
hedefler.
Öte yandan kapitalist sistemler ise tüketimi körüklemek amacıyla birey kavramının içini boşaltıp anlamını çarpıtarak ‘’bencilleşmeyi’’ öne çıkarır.
Öte yandan kapitalist sistemler ise tüketimi körüklemek amacıyla birey kavramının içini boşaltıp anlamını çarpıtarak ‘’bencilleşmeyi’’ öne çıkarır.
Bunun için rekabet, başarı takıntısı ve marka tutkusuyla başkalarından
farklı ve üstün olma yönünde algılar oluşturulur.
Giderek ‘’birey’’ anlayışı hiçbir insanca değere saygı duymayan, üretmeden
açgözlülükle tüketerek yok eden ‘’bencil’’ insana dönüştürülür.
Bu yozlaşma, başarı takıntısıyla gördüğü her şeye sahip olma ve sahip
olunanları bir an önce tüketerek yok etme hırsını kamçılar.
Doğal olarak insan ilişkileri de çıkarlar yönünde kullandıktan sonra kolayca
bir kenara atılabilen sıradan tüketim aracı haline gelir.
Bencil insan bir yandan başarı takıntısıyla insani değerleri yozlaştırırken
öte yandan kendisinin de tükenmekte olduğunu göremez.
Bu da evliliklerin, karşı cins ilişkilerinin, arkadaşlıkların, iş ortaklıklarının olumsuz etkilemesinin temel nedenini oluşturur.
Bu da evliliklerin, karşı cins ilişkilerinin, arkadaşlıkların, iş ortaklıklarının olumsuz etkilemesinin temel nedenini oluşturur.
Tüketim kısır döngüsü içine sıkıştırılan insan, manevi doyum arayışını
parayla satın alınabilecek nesnelerle sağlamaya çalışır.
Öte yandan yüzleşmekte kaçındığı yalnızlık duygusundan bir çıkış yolu bulmak için de çaresizce çırpınır.
Öte yandan yüzleşmekte kaçındığı yalnızlık duygusundan bir çıkış yolu bulmak için de çaresizce çırpınır.
Bu amaçla dost arayışlarını sürdürmeği ihmal etmez ancak çok istemesine
karşın bunu gerçekleştiremez.
Çünkü bencilliğin kuşandığı hırs, gurur ve kibir zırhı birileriyle yakınlık
kurulmasına veya kendisine yaklaşılmasına izin vermez.
Cenap Şahabettin’in; ‘’Yalnız kendi çıkarını düşünerek dost arayan, dost
değil hizmetçi arıyor demektir.’’ tespitiyle bu gerçeği vurgular.
Aslında insanın temel ihtiyacı olan dostluk ilişkilerinde yaşanan hayal
kırıklıklarının nedeni hatalı seçimlerdir.
Sağlıklı bireyle bencil insanın ‘’dostluk’’ ilişkisinin yüksek umutlarla
başlayıp hayal kırıklığıyla sonuçlanması kaçınılmazdır.
Gerçek dostluklar ise sağlıklı bireylerin sevgi, saygı ve güven duygusuna dayalı
yaratıcı, destekleyici ve onurlu dayanışmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder